The Long Dark Anılarınız


hunglasx

Recommended Posts

o halde ilk ben başlayayım, bir nevi günlük şeklinde ilerleyecek yazılarım;

4 Ocak

"Uyandığımda vücudumu hissetmediğimden olsa gerek ki aniden zıpladım, daha doğrusu zıplamaya çabaladım. Ağzımdan verdiğim her nefes içimdeki sıcaklığın dışarıya çıkmasına ve git gide daha da çok üşümeme neden oluyordu. Yanımda duran sırt çantasını omuzlamadan evvel içerisine baktım ve gördüğüm manzara sonucu uzun bir süre midemin yaptığı o hoş melodiyi duyacağımı anladım. Birkaç ilk yardım malzemesinden başka bir şey yoktu!

Elimde ne bir harita, kafamda ne bir yol planı vardı. Ellerimi montumun cebine sokmama rağmen damarlarımdaki kanın donduğunu hissetmek berbattı. Yürüdüm, yürüdüm... Hah, eylem yapmak insanı ısıtırmış, devamlı hareket halinde olmak bizi sıcak tutarmış! Koca bir yalan! Ellerimi montumun cebinden çıkarmaya korkuyordum... Korkuyordum çünkü elimin montumun cebine kalacağından adım gibi emindim. Sanki beni ben yönetmiyormuşum gibiydi... Saat geç olmaya başlamışken bir tepenin üstüne çıkıp etrafa bakmaya karar verdim. Kendimi o tepeye nasıl attığımı hatırlamıyorum, başım dönüyorken bu cesareti nasıl buldum bilemiyorum fakat en nihayetinde tepedeydim. Etrafa dikkatlice bakmaya çalışsam da sis olduğundan dolayı pek göremiyordum. Bir saat kadar bir ağacın dibinde oturdum ve nihayet sislerin arasından bir yapı gördüm. Uzaktan gözcü kulesi gibi gözüküyordu, tam olarak ne olduğundan haberdar değildim. Başka şansım olmadığı için hava kararmadan oraya varmak istedim ve yola çıktım.

GdTIkJB.jpg

Gözcü kulesinin girişi epey bir karmaşıktı. Sanırsam gece olduğundan dolayı yolumu kaybetmiştim fakat en sonunda tepeye kadar çıkabildim ve gözcü kulesine ulaştım. Tanrım-- merdivenlerden çıkarken hiç bu denli mutlu hissetmemiştim!

Kapıyı ittirdiğimde karşılaştığım durum benim tüylerimin diken diken olmasına ve bunun sayesinde bir kolumun olduğunu hatırlamama sebep olmuştu. İçeride uzun sakallı, mavi gözlü ve yine aynı şekilde uzun saçlı, ihtiyar denilebilecek birisi vardı. Bu insanları deliler mi kovalamıştı? -30 derece soğuğun altında bir ormanı gözetlemenin ne mânâsı vardı? Midemdeki gurultuyu kendime bir neden belleyerek cesedin üzerini aramaya başladım. Küçük bir odadan oluşan bu gözetleme kulesinde yatağın olması da beni sevindiren bir başka etmendi. Çekmecelerde bulduğum yeni kıyafetleri de üstüme geçirdim ve bulduğum kibriti yakarak dışarıya baktım. Hava soğuk görünüyordu. Gökyüzündeki yıldızlar, etrafta hiç ışık olmadığı için o kadar net seçiliyorlardı ki... Şehir yaşantısı ile özümüz olan doğanın yaşantısı arasındaki farkı bir kez daha hissettim. Ne yazık ki hissettiğim bir tek bu değildi, açlık, susuzluk ve soğuğun yanına bir de yorulduğumu hisseder olmuştum. Fakat bu harikulade manzara beni uyuşturmaya ve ne durumda olduğumu unutturmaya yönelikti. Sanki kız arkadaşımla manzara seyreder gibi bakıyordum, halbuki ölmek üzereydim!

KEfuX1y.jpg

Sırt çantamı çıkarıp köşeye bıraktım ve yerde duran battaniyeyi aldığım gibi kendimi yatağa bıraktım. Yemek yiyecek halim resmen yoktu! İçerisinde havanın en azından 3-4 derece civarlarında gezdiğini anladım ve neredeyse donmak üzere olan beni bu havanın bile ısıtacağını bildiğim için sobayı yakmakla uğraşmadım. Hoş, yakacak odunum da yoktu. Sadece kendimi ısınabileceğime inandırmak istemiştim. Böyle bir dünyada, doğada, her şeye pozitif yaklaşmalısınız. Bir cesetle aynı ortamda ilk kez uyuyacağımdan olsa gerek, uzun bir süre gözlerimi kapatamadım. Uzaklardan gelen bir kurt sesi ile ara ara irkilsem de, o mutlu doğanın, kuş sesleriyle dolu, yemyeşil doğanın yerine vahşi bir doğada bulunmak nedir ilk o zaman anladım. Kibritim bitmek üzereydi, tasarruflu kullanmak istediğimden dolayı son bir kez pencereden dışarıya baktım ve kibriti söndürerek gözlerimi kapattım, yatağa uzandım..."

BgX0NyJ.jpg

Link to comment
Share on other sites

Archived

This topic is now archived and is closed to further replies.